Duygusal Özgürleşme Tekniği - EFT

Pazartesi, Mayıs 27, 2013

EFT anında dönüşüm yaratan, rahatlatan, mucizevi bir tekniktir...



EFT benim kendimi dönüştürme yolculuğumda tanıştığım ilk tekniklerden biridir. O zamanlar hayatımı içinden çıkılmaz bir halde görürken ve tüm dünya bana karşı savaş açmış gibi hissederken, bana dair her şey korkunç bir kaos içindeydi sanki. 

Bu kaos’ta birde üzerine “panik atak” etiketi yapıştırılarak tatsız bir hediye paketi gibi olmuştum:) Kuyruğunu kovalayan kedi misali, kendi çemberimde dönüp duruyor, ne ileri ne geri hareket edebiliyordum. Kendimi sevmiyor, hayatı sevmiyor, hayatımda ki herkesi içten içe suçluyordum. Bilmiyordum ki bunun başıma gelen iyi birşey olduğunu. 

Evet, dışarıdan bakınca “neresi iyi” diyebilirsiniz ama ben bugün o yılların ve o zamanların ne kadar özel olduğunu biliyorum. Beni harekete geçirmek, uyandırmak için kafama vurulan tuğlalar olduğunu biliyorum.  "Steve Jobs’un bu tuğla metaforunu seviyorum:) "


O zaman aldığım yardımların işe yaramadığını fark edip, alternatif çözümler araştırırken hayatımı değiştirecek o muhteşem insan ile tanıştım. Beni tanıyanlar onun kim olduğunu biliyor zaten. Ben onunla tanıştığım andan itibaren her gün karşıma çıktığı için ona minnettar oldum. Hiçbir şey tesadüf olamayacak kadar mükemmel…


İşte o zaman EFT (Emotional Freedom Techniques) Duygusal Özgürleşme Teknikleri ile  kafamda ki tuğlaların izlerini, yaralarını birer birer temizlemeye başladım. O gün, bugündür eft benim için mucizevi, anında dönüşüm yaratan, rahatlatan bir teknik olmuştur.


EFT’nin çalışma prensibi; duyguların ortaya çıkmasına izin vermek ve parmak uçlarınız ile belli akupunktur noktalarına dokunmanızdan ibarettir.


Neden duyguların ortaya çıkmasına izin veriyoruz? Çünkü bastırılan her duygu, bastırılmış her enerji, başka bir noktada ortaya çıkıp, tatsız sürprizler olarak karşımızda durabiliyor. Evren’de hiçbir enerji yok olamaz, kaybolamaz. Sadece dönüşür, dönüştürülür. Biz hissettiğimiz duyguları bastırarak, ortadan kaldırdığımızı sansak ta, öyle olmuyor. Gün geliyor “ben buradayım” diye karşımızda beliriyor.


Duyguları bastırmadan, ortaya çıkmasına izin vermek çok önemli. Tahmin edeceğinizden daha önemli. Ben Louise Hay kitaplarına bayılırım. Çünkü orada her hastalığın ( ya da rahatsızlığın ) duygusal, zihinsel boyutunu anlatır. İmkanınız varsa ve hala tanışmadıysanız bu kitaplarla tanışmanızı öneririm.


Gelelim konumuza, duygulara… Var olan bir şeyi yok saymak ne kadar gerçekçi tartışılır... Bir duygu hissedersin, onu bir güzel örtbas eder yok sayarsın. Bunu neden yaparsın? Büyük puntolarla yazılmış klişelerimiz vardır, “erkekler ağlamaz” hayır ya, ağlar. İnsan olan herkes ağlar, bunun kadını erkeği yoktur. Kaldı ki ağlamalıdır. Her duygusunu yaşamalıdır. Güçlü! görüneceğim diye içinde fırtınalar koparken cool insanı oynamak kimseye bir şey kazandırmıyor. Üstelik bir o kadar da samimiyetsiz oluyor.


" Her birimiz her duygu ile an geliyor yüzleşiyoruz... "


Kime, neyi ispat etmeye çalışıyoruz? Kimseye bir şey ispatlamamız gerekmiyor.  Benim dünyam böyle dönmüyor. Ben kendimi kimse ile kıyaslamıyorum. Benim güçlülüğüm ya da güçsüzlüğüm bana ait. Ben kendimle ilgileniyorum. Başkalarına nasıl göründüğümle değil. Hayat bu kadar basit olmalı. “Ondan” daha fazla kazanmak, “ondan” daha ince olmak ya da “onun” kariyerinden daha iyi kariyer yapmak olmamalı hedefim. Dünkü ben ile yarın ki ve gelecekte ki benle benim kıyasım. 

İçeri atılan öfkeler, kırgınlıklar, affedememeler, yaşanmamışlıktan doğan yıllarca kendini suçlamalar. Bunların hepsi bile isteye bastırılan duygular olabiliyor. İnsan neden yapar kendine bu eziyeti? Özgür seçim gezegenindeyiz, bir şeyleri bilseniz ve canı gönülden yardımcı olmaya çalışmak isteseniz de, karşınızda ki kişi bu yardımı ve değişimi istemiyorsa hiçbirşey yapamazsınız.  Bu onun kararıdır, bu onun doğrusudur, bu onun hayatıdır... Saygı duymak zorundayız. Siz onun hayatı ile ilgili ondan daha iyi bilmezsiniz. Siz sadece eğer isterse, nasıl yardımcı olabileceğinizi bilebilirsiniz. 

Şimdi döngüye baktığımızda, “başkalarının benim hakkımda ki düşüncesi” adına ya da yüzleşmekten kaçındığım her durumda  ben bastırdığım her duygu ile kendime iyilik yapmıyorum. Bunun farkına varmalı ve önemini görmeliyim. 


İşte EFT’ye mucizevi dönüşüm dememin nedeni bu. Ben yaşadığım her olumsuz duyguyu fark edip, “hoş geldin” diyerek kucaklayıp, onu serbest bıraktığımda, dönüştürdüğümde içimde bir çöp yığını biriktirmiyorum. Nefes aldığım her an, yaşadığım her an o yükle birlikte hareket etmiyorum.


Gün içerisinde ki en küçük kızgınlıktan, hayatı zehir eden içimde ki öfkeye kadar her şeyi temizlemek ve dönüştürmek benim elimde. Seçim her zaman benim elimde. Nasıl yaşayacağıma karar verecek olan benim.


Daha iyi bir “ben” olmaktan, sağlıklı, huzurlu, mutlu olmaktan bahsediyorsak gerçekten böyle hissetmemiz gerekiyor. Enerjimizin bu yönde olması gerekiyor. Olumsuz duygularımı arındırıp, olumlu bir hayat yaratmam mümkün. Seçenekler sonsuz. EFT’de bu seçeneklerden biri. 


Doğru seçenekler, doğru zamanda bizimle olsun :) Ve olacaktır...
 

Hulya

BUNLARI DA SEVEBİLİRSİN :)

0 yorum

Popular Posts