9 Kehanet

Cuma, Haziran 21, 2013

Dokuz Kehanet HAYATI tanımlayan, dokuz anahtar ile açılan, gizemli bilgilerden oluşan bir kitap. 


Yazarı James Redfield. İlgi alanınız ne olursa olsun; çoğu kişiye hitap edeceğini, yaşama dair sorularına cevap bulacağını düşünüyorum. Kitap'ta Peru yağmur ormanlarında bulunan el yazmalarında ortaya çıkan bu bilgilerden yola çıkarak hayatımızda hala meydana gelen olaylarla nasıl bağlantı kurabileceğimiz anlatılıyor. Bu kitabın yayınlanmasından sonra, dünyanın geleceğinin tekrar gözden geçirilmesi gerektiği ortaya çıktı. Kitap aynı zamanda eski bilgilerin insanı ne derece etkilediğini, hayatta bulunmamızın nedenini berraklıkla algılayabileceğimizi de öğretiyor. Bahsi geçen öğretilerin sağladığı yepyeni enerji ve iyimserlik, yarınlara çok daha sağlıklı adımlar atmamızı sağlayabilir.

İşte kitaptan alıntılar...

1. Bilgiler birbirini izler
Rastlantılara dikkat et. Bu rastlantılar bize yaptığımız her şeyin altında daha başka şeylerin, ruhsal bir şeylerin yattığını farkettirir. Rastlantıları ciddiye aldığımız zaman birinci bilgi oluşuyor. (Ben "rastlantı" diye birşeyin olmadığını defalarca deneyimledim)

 2. Gerçeklerin farkındalığı
Neden yaşıyorsun? Bunu cevapla. Dünya sadece ruhsal ve mistik anlamda çalışır. Maddesel olanaklarla hayatta kalabileceğimize inandığımız için. Bunu sağlamak için yerimizi sağlamlaştırıp, güvenliğimizi korumaya çalışırız ve tüm dikkatimizi evrenin kontrolüne odaklarız. Oysa şimdi ruhsal uyanış ve açıklığımız sayesinde gerçeklerin farkına varmaya başladık.


 3. Yaşama yepyeni bir bakış açısı
Fizik, evreni tek ve saf bir enerji olarak tanımlamakta ve bu enerjinin her nasılsa düşüncelerimize yanıt verdiğini söylemektedir. Düşüncelerinle şekillenen yaşamını farket.


 4. Yaşamda enerji kısıntısı ancak daha yüksek bir kaynakla bağlantı kurduğumuz zaman tedavi edilebilir
Biz ona karşı açılabilirsek, evren bütün gereksinimlerimizi sağlayabilir. Enerjiyi önce besinlerden alırsın. Yiyeceklerden aldığın enerjiyi tümüyle özümseyebilmek için, önce yediklerini beğenmelisin. Lezzet bu işin anahtarıdır. Lezzetin tadına varmalısın.Yemekten önceki ve sonraki duanın sebebi de budur. Farkındalığı sağlar. Sadece yiyecek bulduğumuza şükretmek için dua etmeyiz, vücudun besindeki enerjiyi iyice özümsemesi için de dua ederiz.

Yemek yemeyi bir deneyim haline dönüştürmek gerekir. Yemek yemek ilk adımdır, bu yolla kişisel enerjinizi arttırdıktan sonra, diğer nesnelerdeki enerjilere karsi daha duyarlı olabiliyorsun ve bundan sonra yemek yemeden bu enerjiyi özümsemeyi öğreniyorsun.
Çevremizdeki her şey enerjidir.  Ne var ki; hepsinin türü değişiktir. İşte bu yüzden bazı  yerler enerjiyi diğer yerlerden daha fazla artırır.  Bu senin şeklinin uyumuna bağlıdır. Önce enerji alanlarını görmeye başlıyorsun.

Bunun için;

• Dikkatini çevreye yönelt.

• Enerji  ile dolmaya başlayınca, çevrendekilerin nasıl göründüklerine bak.

• Bunu gördüğün her varlığı göz önüne getirerek yap.

• Eşsiz güzellikleri özümse.

• Bitkilerin ışımaya basladığını düşün.

• Ne kadar uzakta olursa olsun, her şeyin yakınında olduğunu hisset, dokun, baglantı kur.

• Nefes al ve enerjiyi içine çek. Bu noktada hissettigin Sevgidir. Bunun için kendini zorlamaya gerek yok, o kendiliğinden ortaya çıkar. Sevginin içine girmesine izin ver. Nesnelerin (sadece nesnelerin değil aynı zamanda bunu insanlar içinde yapabilirsin) güzelliklerini, eşsizliklerini takdir edince enerji alıyorsun, hislerin sevgi düzeyine yükselince, gönüllü olarak enerjini geri veriyorsun. Bu mistik bir deneyimdir ve bunu kısacık bir anda yakalayabilirsin. Bu herkesten ileriye sıçrayabilmek ve geleceğe göz atabilme durumudur. Bu durum ne yazık ki uzun süre korunamaz.

5. İnsanlar diğer insanları kontrol altına alıp, düşüncelerine hükmederek, enerjilerini çalmak eğilimi gösterebilirler
Enerjimizin kesildiğini ve ondan yoksun kaldığımızı hissettiğimiz zaman bazen hepimiz ayni şeyi yaparız. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak. İnsanları  ve durumları kontrol ederek enerjinin sana doğru akışını sağlamak için, dramalar yaratırsın.

Drama’lar söyle sıralanır;


Acındırma
Korkutma
Sorgulama
Mesafe koyma

Mesafeli dramada, esrarengiz ve gizemli bir görünüm kazanıyorsun, kendi kendine ihtiyatli davrandığını  söylüyorsun  ama aslında bu dramanın içine başkasını çekip,  sana ilgi göstermesini ümit ediyorsun.  Ardından birisini bu dramanın içine çekince, açık davranmıyorsun ve gerçek duygularını anlamaları için karşındakileri zorluyorsun.  Onlar senin gerçek duygularını anlamaya çabalarken, fazlasıyla ilgi gösterip,  tüm enerjilerini sana yolluyorlar. Nedenli esrarengiz davranıp, nedenli  ilgilerini çekersen, daha fazla  enerji  alırsın.

Mesafeli insanlar sorgucu insanları yaratıyorlar, aynı şekilde sorgucu da insanları mesafeli yapıyor. Korkutucu da acındırma durumunu yaratıyor.

6. Geçmişi berraklaştırmak istiyorsan, bireysel yollarla çocukluğunda öğrendiklerini kontrol et
Dramaların farkında ol. Bunlardan bir kez kurtulduğunda, kendini daha yüksek seviyedeki evrimsel kimliğinde bulursun. Gözünü açıp gerçek kimliği bulmak gerekir. Başka bir amacın peşinde koşan diğer bir insanla birlikteliği oluştururlar. Burada önemli olan, enerji ile her doluşta hayatı daha ileriye götürecek bir rastlantı  meydana gelir ve bu düzeydeki enerji içselleştirilir. Böylece daha yüksek titreşimlerde varlık sürdürülür.

İnsanlar evrimlerine böyle devam ediyorlar.
Şimdiki süreçte bunun hızlandırılması gerçekleşecek.
Bir kez hayatın ne olduğunu anlamak bu noktada önemli.

7. Belirli düşünceler, bize rehberlik etmek için aklımıza gelirler. Nesneler bilinçli olarak dikkatimizi çekerler
 Yedinci bilgi düşlerden söz eder. Düşlerle, kendi hayat öykümüzü kıyaslamamızı söyler. Bu bilgi bizim gerçekleştirdiklerimizden daha çok düşüncelerimiz olduğunu söyler. Bunları fark etmemiz için, iyi bir gözlemci olmamız gerekir. Aklımıza bir düşünce geldiği zaman “neden” diye sormalıyız. Şimdi neden bu düşünce aklıma takıldı? Yaşam sorunumla bunun ne ilgisi var? Gözlemci durumuna geçince, her şeyi kontrol etme gereksiniminden de kurtuluruz. Ve bu bizi evrenin akışının içine sokar.

Bu noktada olumsuz düşünceler aklımıza gelince “ne olur” sorusu sorulabilir.
Kötü bir şey olacağından korkmak, sevdiğimiz birinin acı çekmesi ya da çok istediğimiz bir şeyi elde edememek gibi sorunlar aklımıza takılırsa “ne olur”?

Yedinci bilgi; korku imajları belirir belirmez engellenmelidir. Ardından da aklımıza iyi düşünceler getirmeliyiz der. Kısa bir süre sonra olumsuz görüntüler hemen hemen hiç belirmezler.
Seziler hep olumlu konularda olmalıdırç eğer olumlu imajlardan sonra olumsuz imajlar belirirse, bunları kesinlikle ciddiye almak gerekir. Buna göre, örneğin; eğer aklına kamyon kazası geçireceğin gelmişse ve biri seni kamyonla bir yere götürmeyi teklif ederse reddetmelisin der.

 8. Diğerleriyle kurulacak ilişkilerde enerjiyi kullanmanın yolu, enerjiyi nasıl yansıtacağın ve başkalarına bağımlılıktan kaçınmak gerektiği konuları anlatılıyor.
Özellikle çocuklarla kurulan ilişkilerde, onların hatalarını sürekli düzeltmenin onların enerjilerini tüketmek olduğu belirtiliyor. Çünkü bu durum onlarda kontrol dramaları yaratıyor.

Sekizinci bilgi bize, gelişmeye başladığımız ilk andan itibaren otomatik olarak karşı cins enerjisi almaya başladığımızı hatırlatır. Bu doğal olarak evrenin enerjisinden gelir.
Ancak burada dikkatli olmamız gerekir çünkü bir başkası gelip bu enerjiyi doğrudan bize vermeye kalkınca, biz hemen gerçek kaynakla bağımızı keseriz ve sonra gerileme başlar.

"Bu nokta da Aşk’tan da söz etmeliyiz. Aşk olduğunda, iki kişi bilinçli olarak enerjilerini birbirlerine verirler ve mutluluk, neşe inanılmaz derecede artar. Titreşimleri yükselir.
Ne yazık ki insanlar kısa sürede birbirlerinden gelen bu enerjiye bağlanır ve evrenden sağladıkları enerjiyi keserler. Oysa ki kişinin birbirine verecek yeterli enerjisi yoktur.
Bir süre sonra birbirlerine enerji vermeye son verip, diğerinin enerjisini elde etmeye çalışırlar ve çocukluk dramalarına düşerler. Ve sonuçta ilişki giderek yozlaşır ve güç mücadelesine dönüşür.
Aslında bu durumdan tam olarak kurtulmayı öğrenene kadar alfabede ki C harfi gibiyizdir. Karşı cinsten kolay etkileniriz, onun yarım kalmış dairesi gelir bizimkiyle birleşir. Birbirimize enerji akıtmaya başlarız, gerçekte ise kendi dışında diğer yarısını arayan bir başka insanla birleşmiş oluruz.
Karşı cinsten birine bağımlı olmamızın nedeni, karşı cinsin enerjisini elde etmek istememizdendir. Halbuki, içimizde ki kaynaktan aldığımız mistik enerjinin hem dişil hem eril yönü vardır.
kendi içerisinde dişil ve eril enerjilerinin farkında olan ve bunu dengeleyen insanlar karşı cinsin enerjisine muhtaçlık hissi duyumsamazlar. İnsan kaynağı ile bağlantı kurarken, evrensel kaynağın akışını durdurmadığımızın farkında olmalıyız."

Önce daireyi kendimiz bütünlemeliyiz.
Evren ile bağlantımızı sağlamlaştırmalıyız.
Bu zaman alır ancak bunu sağladıktan sonra yüksek ilişkiler kurabiliriz.
Böylece bütünleşmiş bir insanla romantik ilişki kurduğumuzda “süper insanı” yaratırız.
Ama bu bizim bireysel gelişimimizi engellemez.
Bu deneyime ilk başlarken, karşılıklı bağımlılık ilişkisinin ilk günlerinde duyulan iyilik ve keyfin tadını, tek başına olduğunda da çıkarmalısın. Onu içine almalısın. Bundan sonra gelişmeye başlarsın ve kendine uygun romantik ilişkiler sana ulaşır.
Gerçek enerji yansıtmasında bağımlılık ve bağımlı olma eğilimi yoktur.
Çünkü insanların ikisi de gelecek mesajları beklemektedir.
Eğer konuştuğumuz, mesaj alıp verdiğimiz kişilerin dramalarına yanıt vermezsek onların dramaları bozulur. Böylece bizde mesajı görebilme şansını yakalarız. Bunu yapabilmek için karşı tarafın oynadığı dramayı tanımlamamız gerekir. Bütün dramalar enerjiyi ele geçirmek için stratejiler uygular. Dramayı tanımlayıp söylediğimiz anda bu oyun bozulur.

Unutmamamız gereken, hayatta yolumuza çıkan herkesin bir mesajının olduğudur.
Özellikle sorunumuz olduğunuzda, yanıtları bize verecek insanlarla karşılaşırız.
Karşılaştığımız her insanın bize mesajı vardır. Tesadüfi rastlantılar yoktur. Ama bu rastlantılara nasıl yanıt verdiğimizi, bize iletilen mesajları algılayabilme derecemiz belirler.
Yolumuza çıkan biriyle o an yaptığımız sohbet, o anki sorularımıza yanıt vermeyebilir ama bu yaptığımız sohbetin bir mesaj taşımadığı anlamına gelmez.



 9. Enerji düzeyimiz arttıkça, bedenimizdeki atomların titreşimlerinin düzeyi de artar.
Kısaca farkındalığımız ve aldığımız mesajlara bakışımız arttıkça, ruhumuzu arındırıp hafifleriz.

BUNLARI DA SEVEBİLİRSİN :)

0 yorum

Popular Posts