Enerjinin Küçük Hikayesi

Perşembe, Ekim 10, 2013

 "Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür;
insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka birşey olmayacaktı."



Evreni algılayısımız, büyük ölcüde bilim dünyasinin bakış açısından etkilenir. Bilim dünyası sayesinde, her şeyin katı ve ayrı göründüğü bir dünya kavramından her şeyin akışkan ve birbiriyle bağlantılı olduğu, çok daha kapsamlı bir dünya kavramına geçtik. Bu evrimi anlamak için, enerjinin küçük hikâyesini keşfetmemiz gerekir. Dünyamızın katı cisimlerden oluştuğunu ilke alan ilk teori esas olarak Isaac Newton vearkadaşları tarafından XVII. ve XVIII. yüzyıllarda ileri sürülmüştür. 

Newton yasaları, doğadaki fiziksel olayların bir sebebinin olduğunu ve zamanla uzayın sonsuzluğunu tartışmasız olarak kabul ederler. Örneğin, iki bilardo topunun çarpışması tüm fiziksel tepkilerin fiziksel bir neden iolduğunu ileri süren bu teoriyle açıklanabilir. Esas olarak günlük yaşantımız da, bu mekanik Nevvton yasalarını temel alır. Elektrik tesisatımız dışında, evimizdeki her şey, büyük ölçüde Newton yasalarına uyar. Zamanı doğrusal olarak yansıtan, üzerine tüm yaşantımızı kurduğumuz saatlerimiz vardır. Zamanında bir yerlere yetişmek için robotlar gibi, sabahtan akşama kadar koşturuyorsak, bu noktada yaşam tarzımızın mekanik olduğunu kabul etmek daha kolaydır. Sonsuzluk karşısında, yaşadıklarımızın büyük bir bölümünü tarafsız olarak ifade edebilmek için, üç boyutlu uzay-zaman kavramına başvururuz. 

Olayları bu şekilde görmek, dünyayı, açık ve değiştirilemez kurallarla yönetilen, durağan ve katı bir kütle olarak görmeyi tercih edenlerimiz için destekleyici olabilir. Bu koşullar altında, devamlı evrim halinde bulunan içimizdeki insani deneyimleri önemsememek, hatta unutmak da çok kolaydır.


HER ŞEY BIRBIRIYLE BAĞLANTILIDIR

1905'te Albert Einstein, bütün Newton yasalarını yıkan ünlü izafiyet teorisini açıkladı. Bu teoriye göre, uzay üç boyutlu değildir. Zaman da uzaydan ayrı bir kavram değildir. Uzay ve zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve dört boyutlu bir evreni oluştururlar. Bu durumda, Einstein'a göre, zaman doğrusal değil, görecelidir. Zaman ve uzay, bir doğa olayının oluşması için belirlenmişki elemandan başka bir şey değildir.

"Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür;
insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka birşey olmayacaktı."

E. H. Shattuh

Uzay ve zamanın göreceliği teorisi, bize sonsuz olanaklarla dolu bir dünyanın kapılarını açar. Şimdiye kadar çözülmemiş sayısız soruyu yanıtlar. Örneğin, önceki yaşamlarımızı algılama kapasitesini veya gerçekleşebilecek olayları "görme"yi (önsezi) açıklamak için bu doğrusal olmayan zaman kavramına başvururuz. Kimi zaman bir olayolmadan önce, bunu "önceden hissedip", ardından da bu olayın gerçekleşmesine tanık olmadınız mı? Ya da uyurken rüyanızda yoğun bir şekilde yaşadığınızı gördüğünüz birolayın gerçekliğine, uyandıktan sonra dahi inanmadınız mı? Incil'de buna benzer"önceden görmeler", "ermişlerin gizli şeyleri görme" olaylarından bahseden çok sayıda örnek yer alır. "Dejavu" da aynı şekilde, doğrusal olmayan zaman kavramından ilerigelir.

"Alıntı"

BUNLARI DA SEVEBİLİRSİN :)

0 yorum

Popular Posts