Gerçekten Yaşıyor Musun?

Pazartesi, Mayıs 27, 2013

Yaşamda kendin olarak ödeyeceğin hiçbir bedel, kopya bir hayatı yaşarken ödeyeceğin bedelden daha ağır olmayacak... Aret Vartanyan"

 



Okumayı severim, kitapları severim. Kitaplara dokunduğumda hissettiğim huzuru severim. İçine daldığımda çıktığım yolculukları da… Çok okumama rağmen, çok az kitap beni benden almıştır bugüne kadar. Kimisi bir farkındalık yaratmış, kimisi yüzümü güldürmüş, kimisi hayallerimi büyütmüştür.

Çıktığı günden beri raflarda dikkatimi çeken ama elimde başka kitaplar olduğu için almayı ertelediğim bu kitabı, sevdiğim bir dostumun “Hülya hemen alıp okumalısın” önerisiyle, ne kadar yorgun olsam da akşamın bir saati giyinip kitapçıya doğru düştüm yola. Böyleyim, bir şey aklıma yatmışsa, içimden geliyorsa hemen o anda yapmalıyım. Yarını bekleyemeyen bir halim var.


Elimde kitabımla eve döndüğümde, yapılmayı bekleyen her şeyi bir kenara bırakıp kendime  bir kahve yaptım. Fonda Jango radio ve köşemdeyim… 


Daha ilk sayfadan yakaladı beni cümleler. Zaten sürekli takip ettiğim ve yazılarını okumaktan keyif aldığım bir yazardır. Evet, Aret Vartanyan’dan ve son kitabı “Gerçekten Yaşıyor Musun?”dan bahsediyorum…


İlk birkaç sayfa derken, kelimelere durduramadığım gözyaşlarım eşlik eder oldu. Okuyorum, ruhum gidiyor uzaklara… Durup derin bir nefes alıyorum… Yeniden içindeyim… Yeniden duygu geçişlerine hakim olamadığım bir rüzgardayım…


Bilmediğimiz, duymadığımız şeylerden bahsetmiyor Aret her zaman ki gibi. Ama onun kalemi çok derinlerde yatan hislere birer birer dokunuyor. Öyle yumuşak bir dokunuş ki bu, öyle sahici ki…


"Üzülecek, sevinecek, düşecek, kalkacak yaşayıp gideceğiz… Yaşarken nereye gittiğin belirleyecek sonunu… Kalıcı olarak geride bırakacakların ise, başka yüreklerde çizdiğin resimler olacak… Aret Vartanyan"

Sahi kendi yolumda ilerlerken ve inandığımı hayatıma taşırken nasıl resimler çiziyorum ben yüreklerde. Ne hissediyor, ne hissettiriyorum hayatıma dokunan insanlara. Nerede saklanmaya, nerede korkusuzca ortada olmaya can atıyorum. Nelerden vazgeçerken, vazgeçtiklerimde nasıl izler bırakıyorum. Bende kalan izlerle, hayatımı nasıl yoluna koyuyorum. 


"Yaşamda kendin olarak ödeyeceğin hiçbir bedel, kopya bir hayatı yaşarken ödeyeceğin bedelden daha ağır olmayacak... Aret Vartanyan"

Bazen kendimiz olmak için, olduğumuzu kabul ettirmek için ağır bedeller ödeyebiliyoruz. Bir gün önce bir başkasıyken, birgün sonra kendini fark edip-illizyonlardan ayılıp, başka bir hayali yaşayıp o yolda ilerlemek isterken seni olduğun yerde tutmaya gönüllü o kadar çok insan olabiliyor ki. Değişmekle suçlanabiliyorsun, değişmek kötüymüş gibi. Mevsimlerde değişiyor, neden onlarla savaşmıyorsunuz? Daha iyi olmaya, kendini geliştirmeye, mutlu olduğun işi yapmaya çalışırken “onlara” doğru gelmeyen ama senin yürekten inandıkların nasıl çelişkiler yaratıyor çevrende. Tüm bunlara karşı sen nasıl duruyorsun? Cesaretle ve inanarak mı, aman düzenim bozulmasın diyerek mi? Bu yol bazen kolay bir yol olmayabiliyor. Onaylanmamayı, kabul edilmemeyi, eleştirilmeyi göze almak gerekiyor. Aret’in dediği gibi sahte, inanmadığın bir hayatı yaşamak daha ağır. Bunlarla yüzleşmek ve her şeye rağmen kendine inanmak ise gücünü sana hatırlatan birer basamak oluyor.

"Yaşadığımız sıkıntılar, girilen çıkmaz sokaklar hepimizde var. Sorunlar, çözümler, kayıplar, kazançlar yaşadıkça devam edecek… Hepsinin ötesinde ve öncesinde sevilmeye ihtiyacımız var. Sevgiyi, sevmeyi, sevilmemeyi yaşayamamak..  değersizliği, kontrolsüz eylemleri, yabancılaşmayı, tek başınalığı, mutsuzluğu, öfkeyi ve dahasını yaratıyor... Aret Vartanyan"
Bunu hiçbirimiz yadsıyamayız.. Sevilmek istiyoruz. Çünkü hepimiz sevginin güzelliğini, masumiyetini ve insanı nasıl iyileştirdiğini biliyoruz. Sevilmeye layık olduğumuza inanıyoruz. Ama bunun için olmadığım bir insan gibi davranmak zorunda olmak istemiyorum. Ben, ben olduğum için, yaptıklarım ya da yapmadıklarımla, coşkumla ya da coşkusuzluğumla, olgunluğumla ya da çocuk hallerimle, ben olduğum gibi-ben olduğum için sevilmek istiyorum. Ben kendimi olduğum gibi kabul ederken ve olduğum gibi severken insanlardan da bunu bekliyorum. En doğal hakkım olduğunu biliyorum. Beni oyun hamuru gibi istediğin şekle sokup, o şekilde seveceksen bu sevgi değil. Dur biraz düşün, sevgi’nin ne olduğunu, ne olmadığını. Sen kendini koşullarla, beklentilerle, yargılarla sevsinler ister misin? O zaman benden de bunu isteme. Beni koşullara, yargılara, etiketlere bağlama. Bu yorucu, çok yorucu. Hem senin, hem benim için yorucu demek istiyorum sevgiyi başka tanımlarla bağdaştıranlara. Aret hepimiz adına özetliyor; sahte profiller, içinde kocaman kırgınlıkları taşıyor. Hayat böyle olmamalı, hayatı birbirimize zorlaştırmamalı.

Ben kitabın her sayfasından ayrı keyif aldım. Hayatı, yaşam dediğimiz dansı, hepimizi buldum. Ne kadar ortak ve ne kadar tanıdık yaşadıklarımız. Ve her şeye rağmen, uzak tutmaya çalıştığımızda bile ne kadar yakın yüreklerimiz. Belki de yapmamız gereken, her şeyi bir yana bırakıp tüm samimiyetimizle birbirimizi kucaklamak. Oldukları gibi, olduğumuz gibi kucaklamak… Teşekkür etmek varlıklarına… Herkes elinden geleni yapıyor bu yaşamda... Kendi doğruları ve inandıklarıyla...


Ve.. Sana da sonsuz teşekkürler Aret.. Bize hatırlattıkların, yüreğindekileri paylaştığın, samimiyetin için… Teşekkürler…


Hulya

BUNLARI DA SEVEBİLİRSİN :)

0 yorum

Popular Posts