"Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür;
insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka birşey olmayacaktı."
Evreni algılayısımız, büyük ölcüde bilim dünyasinin bakış açısından etkilenir. Bilim dünyası sayesinde, her şeyin katı ve ayrı göründüğü bir dünya kavramından her şeyin akışkan ve birbiriyle bağlantılı olduğu, çok daha kapsamlı bir dünya kavramına geçtik. Bu evrimi anlamak için, enerjinin küçük hikâyesini keşfetmemiz gerekir. Dünyamızın katı cisimlerden oluştuğunu ilke alan ilk teori esas olarak Isaac Newton vearkadaşları tarafından XVII. ve XVIII. yüzyıllarda ileri sürülmüştür.
Newton yasaları, doğadaki fiziksel olayların bir sebebinin olduğunu ve zamanla uzayın sonsuzluğunu tartışmasız olarak kabul ederler. Örneğin, iki bilardo topunun çarpışması tüm fiziksel tepkilerin fiziksel bir neden iolduğunu ileri süren bu teoriyle açıklanabilir. Esas olarak günlük yaşantımız da, bu mekanik Nevvton yasalarını temel alır. Elektrik tesisatımız dışında, evimizdeki her şey, büyük ölçüde Newton yasalarına uyar. Zamanı doğrusal olarak yansıtan, üzerine tüm yaşantımızı kurduğumuz saatlerimiz vardır. Zamanında bir yerlere yetişmek için robotlar gibi, sabahtan akşama kadar koşturuyorsak, bu noktada yaşam tarzımızın mekanik olduğunu kabul etmek daha kolaydır. Sonsuzluk karşısında, yaşadıklarımızın büyük bir bölümünü tarafsız olarak ifade edebilmek için, üç boyutlu uzay-zaman kavramına başvururuz.
Olayları bu şekilde görmek, dünyayı, açık ve değiştirilemez kurallarla yönetilen, durağan ve katı bir kütle olarak görmeyi tercih edenlerimiz için destekleyici olabilir. Bu koşullar altında, devamlı evrim halinde bulunan içimizdeki insani deneyimleri önemsememek, hatta unutmak da çok kolaydır.
HER ŞEY BIRBIRIYLE BAĞLANTILIDIR
1905'te Albert Einstein, bütün Newton yasalarını yıkan ünlü izafiyet teorisini açıkladı. Bu teoriye göre, uzay üç boyutlu değildir. Zaman da uzaydan ayrı bir kavram değildir. Uzay ve zaman, birbirine sıkı sıkıya bağlıdır ve dört boyutlu bir evreni oluştururlar. Bu durumda, Einstein'a göre, zaman doğrusal değil, görecelidir. Zaman ve uzay, bir doğa olayının oluşması için belirlenmişki elemandan başka bir şey değildir.
"Gül, insanoğlu onu böyle adlandırdığı için güldür;
insan olmasaydı, bir enerji kasırgası şeklinden başka birşey olmayacaktı."
E. H. Shattuh
Uzay ve zamanın göreceliği teorisi, bize sonsuz olanaklarla dolu bir dünyanın kapılarını açar. Şimdiye kadar çözülmemiş sayısız soruyu yanıtlar. Örneğin, önceki yaşamlarımızı algılama kapasitesini veya gerçekleşebilecek olayları "görme"yi (önsezi) açıklamak için bu doğrusal olmayan zaman kavramına başvururuz. Kimi zaman bir olayolmadan önce, bunu "önceden hissedip", ardından da bu olayın gerçekleşmesine tanık olmadınız mı? Ya da uyurken rüyanızda yoğun bir şekilde yaşadığınızı gördüğünüz birolayın gerçekliğine, uyandıktan sonra dahi inanmadınız mı? Incil'de buna benzer"önceden görmeler", "ermişlerin gizli şeyleri görme" olaylarından bahseden çok sayıda örnek yer alır. "Dejavu" da aynı şekilde, doğrusal olmayan zaman kavramından ilerigelir.
"Alıntı"
Kadın olmak çok özeldir. Bunu duymaya alıştığınız klişe cümlelerden biri olarak değil, hissederek anlamaya çalışın. Gözlerinizi kapatın birkaç dakika.. Durun.. Ve bırakın kalbinizde ki kadın konuşsun sizinle…
Bu ses anneniz, sevgiliniz ya da eşiniz olabilir. Kim olduğu önemli değil aslında, siz ne söylediğini duyabiliyor musunuz? Onu hissedebiliyor musunuz?
Hadi tıklayın video'ya.. Müzik eşlik etsin kalbinizin şarkısına...
Bazen çok yüksek çıkar bir kadının sesi. Bir çığlık gibi. Bazen ise sonsuz bir sessizliktir kayboluşu.
Her sesi, kendini her duyurmaya çalışması SEVGİ’dendir. Size sevgi’yi göstermeye çalışmaktandır.
Kadın öyle naif, öyle masum, öyle kutsaldır ki, onun gösterdiği yol ancak ve ancak kalbin yoludur. Siz teslimiyet içerisinde o yola girdiğinizde ve olan her ne ise büyük bir sabırla kabule geçtiğinizde sizi mucizeler ve güzellikler bekliyor olacaktır. Oysa akıl oyunlarıyla, hesap-kitaplarla büyüyü bozsanız bile kadın o oyunda da büyük bir zevkle sizinle olacaktır. Ta ki her şeyi bırakıp, sahteliğin gereksizliğini anlayıp yine siz “o yola” girene kadar.
Hırslarla, kaosla, kavga ve gürültü ile dolu dünya’yı yine kadının o büyük sevgisi, şevkati şifalandıracaktır. Kendi bütünlüğünü keşfetmiş, dengede her kadın ayrı bir dünya’dır. Bir masal kahramanıdır her kadın.. Sizin masalınızın kahramanı...
Kalbi ne kadar kırılırsa kırılsın, karşısında ki insan yaptıklarını ne kadar hak etmezse etmesin o yine de sever. Görevi biter, gider! ama yine de sever. Paramparça olsa da yaptıklarınızla, size koşulsuz sevmeyi öğretir ve gider...
Kendini iyileştirmeyi bilir bir kadın. Düşmeyi, kalkmayı, yeniden başlamayı iyi bilir...
Kırılgan ve nazik görüntüsünün ardında öyle bir güce sahiptir ki kadın. Bunu gerçekten bakan ve gören gözler hissedecektir. Bir erkeğin, belki de hiçbir zaman göze almaya cesaret edemediği şeyleri büyük bir güvenle kotarır bir kadın. Gücünün ve kendinin farkında olan her kadın.
Kadının gücünden ve sevgisinin büyüklüğünden korkan standart bir erkek, panikleyerek kendini sabote etmek için elinden geleni yapacaktır. Buna gerek olmadığını gün gelir anlar erkek. Bazen zamanında, bazen de çok geç.. Ama sonunda anlar…
Şimdi..
Eğer hayatınızda bir kadın varsa, gidip ona kocaman sarılın lütfen… Var olduğu, sizinle olduğu için teşekkür edin ona… Ve unutmayın, şifanız o kadının sihirli yüreğiyle gerçekleşecek… Kalbiniz o kadının sihirli dokunuşlarıyla huzur bulacak… Sarılın ve bu defa minnettar olun…..
Sevgilerimle,
Hülya
Sizin için seçtiğim şarkı; Bryan Adams’dan “Have You Ever Really” …
Bir kadını gerçekten sevmek için,
Onu anlamak için,
Ruhunun derinliklerini bilmelisin..
Tüm düşüncelerini duymalı,
Tüm hayallerini görmeli,
Ve uçmak istediğinde ona kanatlar vermelisin…
Sonra kendini çaresizce onun kollarında yatarken bulduğunda,
Bilirsin ki gerçekten bir kadını seviyorsun..!
Bir kadını sevdiğinde ona gerçekten istendiğini söyle.
Bir kadını sevdiğinde ona biricik olduğunu söyle.
Çünkü bunun sonsuza dek süreceğini söyleyecek birine ihtiyacı var.
Öyleyse söyle bana hiç gerçekten, gerçekten ama gerçekten bir kadını SEVDİN mi?
Bir kadını gerçekten sevmek için,
Sana sarılmasına izin ver,
Onun dokunulmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu anlayana kadar,
Onu solumalısın, onu gerçekten tatmalısın.
Onu kanında hissedene kadar.
Ve doğmamış çocuklarınızı onun gözlerinde gördüğünde,
Bilirsin ki gerçekten bir kadını seviyorsun……………
Ona inanç vermelisin,
Onu sıkıca sarmalısın.
Birazcık hassasiyet,
Ona iyi davranmalısın.
Hep yanında olacak,
Sana iyi bakacak.
Kadınını gerçekten sevmelisin………….
DANS ET..!
Sanki seni kimse izlemiyormuş gibi…
SEV..!
Sanki önceden hiç incinmemiş gibi…
ŞARKI SÖYLE..!
Sanki seni duyabilecek kimse yokmuş gibi…
YAŞA..!
Sanki cennet hayatın kendisiymiş gibi……
“Alfred Souza”
Duyarlılık, ilahi olmanın tabiatıdır...
Bir kadın Osho'ya sorar... Neden bu kadar duyarlı oldum? Bu hassasiyet nereden geliyor ve onu paylaşmak mümkün mü?
OSHO: Her çocuk hassas doğar, oldukça hassas. Fakat toplum, pek fazla duyarlı insan istemez. O taş kalpli insanlar ister. O işçiler ister, o askerler ister, o yüreğini göz ardı eden her türden “sert” insanlar ister. Toplum profesörler ister, entelektüeller ister, bilim adamları ister. Onlar kalpleri hakkında, kendi hassasiyetleri hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir.
Eğer duyarlıysanız, bu kesinlikle şükran duymanız gereken bir şey. Belki de, kadın duyarlı olmada erkekten daha yeteneklidir. Çünkü kadın hiçbir zaman asker olmayacaktır, insanları öldürmesi beklenmeyecektir. Bir kadın erkekten daha hassastır. Çünkü toplum, kadını önemli olan her konuda göz ardı etmiştir. Şükür ki böylece, bir anlamda erkek canavara dönüşürken, kadın hala insan kalabilmiştir. Erkeğin bütün dünyası ya öldürmek ya da öldürülmektir. Tüm hayatı daha çok ve daha çok savaş silahı biriktirmeye adanmıştır.
Anlaşılan 2.Dünya savaşı kendisini tatmin etmemiş ve üçüncüsüne hazırlanıyor.
Unutmayın ki cephede asker ölünce, bir baba ölür, bir oğul ölür, bir koca ölür. Erkekler savaşır, birbirlerini öldürürler ve acısını kadınlar çeker. Bu yüzden kadınlar yüzyıllar boyu acı çektikçe üzüntüye, keyife, acıya ve memnuniyete karşı daha duyarlı olurlar.
Unutmayın ki cephede asker ölünce, bir baba ölür, bir oğul ölür, bir koca ölür. Erkekler savaşır, birbirlerini öldürürler ve acısını kadınlar çeker. Bu yüzden kadınlar yüzyıllar boyu acı çektikçe üzüntüye, keyife, acıya ve memnuniyete karşı daha duyarlı olurlar.
Bu yüzden, “neden bu kadar hassas hale geldim” diye sormayın. Hassas doğdunuz ve bu sizin doğuştan hakkınız. Hassas hissetmediğinizde sormalısınız ki, “ben neden hassas değilim”?
Duyarlılık, ilahi olmanın tabiatıdır.
“Hassasiyetim nereden geliyor?” diye soruyorsunuz. O tam da en içinizden geliyor. Dışında, uzakta, farklı bir kaynakta arama. Bu senin doğan!
Hassasiyeti paylaşmak mümkün müdür? Tabii ki. Bazı insanlarla el sıkışırken bunu gözlemlemiş olabilirsiniz. Bir ağacın ölü dalıyla el sıkışıyor gibi hissedersiniz. Hayat yok, sıcaklık yok, bir enerji yok.
Şunu da yaşamış olabilirsiniz. Öyle biriyle tokalaşırsın ki, adeta bir enerji akışı olur. Enerjileriniz arasında bir transfer gerçekleşir. Bir sıcaklık, bir sevgi ve samimiyet hissedersiniz. İşte bu tip insanlar, onlarla birlikteyken adeta beslendiğinizi hissettirir. Ve o kuru ağaç dalına benzeyenler, onlarla oturduğunuzda da emilip, enerjinizin çekildiğini hissedersiniz.
Şunu da yaşamış olabilirsiniz. Öyle biriyle tokalaşırsın ki, adeta bir enerji akışı olur. Enerjileriniz arasında bir transfer gerçekleşir. Bir sıcaklık, bir sevgi ve samimiyet hissedersiniz. İşte bu tip insanlar, onlarla birlikteyken adeta beslendiğinizi hissettirir. Ve o kuru ağaç dalına benzeyenler, onlarla oturduğunuzda da emilip, enerjinizin çekildiğini hissedersiniz.
Duyarlılık, özünüze yeni bir açılımın başlangıcıdır. Korkmayın. Siz daha ve daha yükseğe çıkmaya devam edin. Ve daha da duyarlı olun. Umarım bu size insanlığın en güzel parlayışını getirecektir.
"OSHO"
Osho’nun anlatımı ve örnekleri çok güzeldi. Bunun üzerine bende yazmak istedim. Çünkü şu aralar daha sık gündeme gelir oldu benzer diyaloglar. Kadınlar hissettikleri hassasiyetlerden hayıflanır, olumsuz bir şeymiş, uzaklaştırılması gereken bir şeymiş gibi bahseder oldular. Toplumda dikte ettirilen “güçlü duruş”a! Uymuyordu onlara göre hassasiyetler.
Güçlü duruş neydi ki? Kalbini kapatmak, katılaşmak, etkilenmemek mi? Yok saymak, sadece kendinle ilgilenmek mi? Zarar görmemek, acı çekmemek için duvarlar örmek mi?
Eskiden turizm sektöründe çalışırdım ve üst düzey! :) yöneticilerimizin duruşunu hayranlıkla izlerdim. Vay be, ne güçlüler diye düşünürdüm. Zaman hepimizin algısında değişiklikler yaratıyor, farkındalıklarımız her gün gelişiyor. Şimdi benzer insanlara baktığımda, o eskiden “güçlü” tabir ettiğim duruşun altında ne bastırılmış duygular olduğunu alenen görüyorum. Birlikte çalışıyoruz zaman zaman. “Yoruldum” diyor her biri. Doğasına aykırı davranmaktan, zorunlu duruşlar yaratmaktan, ciddiyetten.
Tüm bunlar hassasiyetten kaçmak için çabalar. Yüreğini açmamak için dirençler. Niye? Neden?
Kime, neyi ispat çabasındasın? Neden kendini olmadığın bir şeye zorluyorsun.
Osho’nun dediği gibi, senin doğan bu değil ki. Senin doğan, doğallık. Olduğun gibi ol. Hassas bir varlık oluşunu artık reddetme. Barış bununla, barış kendinle. Ama yok. Kolay değil diyorsun. Hassas olma gerçeği yüzünden kendine kızıyorsun.
Bu dünyayı düzeltecek bir şey varsa o da kadın’ın hassasiyetine sahip çıkmasıdır. İşte o zaman kavga- gürültü ile değil, sevgi ile, iyilik ile, güzellik ile dönüşecek her şey.
İşte asıl güç bence bu. Her şeyi iyilikle ve güzellikle dönüştürme gücü. Gerçek doğanla hareket edebilme gücü.
Sen gerçekten sen olduğunda, içinde hiçbir zaman hissetmediğin kadar güçlü hissedeceksin.
Artık dünyanın birbirine kızan, birbirini itip-çeken insanlara değil, birbirine karşı merhametli, hoşgörülü, sevgi duyan insanlara ihtiyacı var. Neden sende bunlardan biri olmayasın?
Hulya
Ünlü fotoğraf sanatçısı Louie Schwartzberg TED için yaptığı konuşmada yaşama dair çok anlamlı mesajlar veriyor...
Ucla’dan mezun olduğumda, Kuzey Kaliforniya’ya taşındım. Ve Mendocino kıyısında Elk adı verilen küçük bir şehirde yaşadım. Ne telefonum ne de tv’im olmasa bile Amerikan postası vardı. Ve hayat güzeldi o zamanlar. Bir bardak kahve ve çikolatalı kek için markete giderdim. Ve filmimi San Fransisko’ya gönderirdim. Ve şu işe bak, iki gün sonra kapımın önünde belirirdi. Ki bu Hollywood’un trafiği ile savaşmak zorunda kalmaktan çok daha iyiydi. Çok fazla param yoktu. Ama zamanım ve merak duygum vardı. Bu yüzden hızlandırılmış fotoğraflar çekmeye başladım. Dört dakikalık bir film rulosunu çekmem, bir ay zamanımı alırdı. Çünkü param ancak bu kadarına yetiyordu.
Hızlandırılmış çiçekleri sürekli çekiyorum. Hiç durmadan. Günde 24 saat, haftada 7 gün, 30 yıldan fazla bir zamandır. Ve onları hareket ederken görmek, hiç bıkmayacağım bir dans. Güzellikleri bizi renk, tat, dokunuşa boğar. Yediğimiz gıdanın üçte birini de sağlar.
Güzellik ve cazibe doğanın hayatta kalma araçlarıdır. Çünkü biz aşık olduklarımızı koruruz. Kalplerimizi açar ve doğanın bir parçası olduğumuzu anlamamızı sağlar. Ve ondan ayrı olmadığımızı. Kendimizi doğada gördüğümüzde, o aynı zamanda bizi birbirimize bağlar. Çünkü her şeyin bir yere bağlı olduğu açıktır.
İnsanlar görüntülerimi gördüğünde, çoğu zaman şöyle derler. “Aman Tanrım!”
Hiç bunun ne anlama geldiğini merak ettiniz mi? “Aman” demek, sizin dikkatinizi çektiğini gösterir. O anda olmanızı sağlar, sizi uyandırır. “Benim” demek, ruhunuzun içindeki derin bir şeyle bağlantı kurmuştur. Ayağa kalkıp sesinizi duyurmak için, iç sesinize geçit yaratır. Ve “Tanrı”, Tanrı ilham almak için hepimizin olmak istediği kişisel yolculuktur. Hayatı kutlayan evrene bağlı olduğumuzu hissetmek için.
Biliyor muydunuz, aldığımız bilginin %80’nin gözlerimiz sayesinde geldiğini? Ve ışık enerjisini, müzikal ölçüye çevirirsek sadece bir oktav olur. Çıplak gözün görebildiği, ki tam ortadadır bu.
Beyinlerimiz için minnettar değil miyiz? Işık enerjisinden gelen elektriksel uyarıları alıp, dünyamızı keşfetmemiz için görüntü yarattığı için. Ve minnettar değil miyiz, bu titreşimleri hissedecek kalplerimiz olduğu için. Mutluluğu duyumsamamızı sağlamaya yarayan ve doğanın güzelliğini.
Doğanın güzelliği, memnuniyeti ve minnettarlığı çoğaltan bir hediyedir. İşte benimde sizinle paylaşmak istediğim bir hediye var bugün. “Açığa çıkan mutluluk” adında, üzerinde çalıştığım bir proje. Ve o görüşe kısaca göz atmamızı sağlayacak.
Dünyada ki bir çocuk ve yaşlı bir adamın bakış açısından.....
“Çocuk” – Tv seyrettiğimde, o sadece bir gösteri. Sadece, numara yapılan. Ve keşfettiğin zamansa, sahip olduğundan daha fazla hayal gücüne sahip oluyorsun. Ve daha fazla hayal gücüne sahip olunca, daha derinlere gitmek istiyorsun. Ki daha fazla şey alabilesin. Ve daha güzel şeyler görebilesin. Mesela bir yol, eğer bir yolsa seni götürebilir. Seni götürebilir, bir kumsala ya da onun gibi bir yere. Ve çok güzel olabilir.
“Yaşlı Adam-David Steindi-Rast” – Bunun hayatınızda sadece bir başka gün olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sadece bir başka gün değil. Size verilen bir gün, BUGÜN. Size verildi. Bir hediye. Şu an sahip olduğunuz tek hediye.
Ve tek uygun cevap MİNNETTARLIK.
Eğer hiçbir şey yapmayıp sadece bu cevabı geliştirirseniz, büyük bir hediye olan bu biricik güne, hayatınızda ki ilk günmüş gibi karşılık vermeyi öğrenirseniz, ve de en son gün, O ZAMAN BUGÜNÜ ÇOK İYİ HARCAMIŞ OLACAKSINIZ.
Gözünüzü açarak başlayın ve hayret edin, açabilecek gözleriniz olduğu için.
Bu inanılmaz renk skalası, sırf zevk almamız için bize durmadan sunulan.
Gökyüzüne bakın. Çok nadiren gökyüzüne bakarız. Bir andan diğerine ne kadar değiştiğini, çok nadir fark ederiz. Bulutların gelip, gittiğini. Sadece hava durumunu düşünürüz. Ve hava durumu ile ilgili bile, hava durumunun pek çok nüansını düşünmeyiz. Sadece iyi hava ve kötü havayı düşünürüz. Bugün, şu an eşsiz bir hava durumuna sahip. Belki hiçbir zaman, tekrar aynı bu şekilde gelmeyecek bir şekilde. Gökyüzünde ki bulutların oluşumu, hiçbir zaman şimdi olduğu gibi olmayacak.
Gözlerinizi açın. Şuna bakın. Karşılaştığınız insanların yüzlerine bakın.
Her birinin yüzü arkasında olağanüstü bir hikaye var. Hiçbir zaman tamamen kavrayamayacağınız bir hikaye. Sadece kendi hikayeleri değil, atalarının hikayeleri de. Hepimiz böyle uzaklara gideriz. Bu biricik anda, bu günde. Karşılaştığınız bütün insanlar, nesillerden gelen bütün bu hayat ve dünyanın her tarafında ki pek çok yerden beraber akıyor ve sizi burada karşılıyor. Hayat veren bir su gibi. Eğer sadece yüreğinizi açıp içerseniz.
Medeniyetin bize verdiği inanılmaz hediyelere yüreğinizi açın. Bir düğmeyi çeviriyorsunuz ve elektrik ışığı var. Bir musluğu açıyorsunuz, sıcak ve soğuk su var. Ve içilebilir su. Bu dünyada milyonlarca insanın hiçbir zaman deneyimleyemeyeceği bir hediye.
İşte bunlar, çok sayıda hediyenin sadece birkaç tanesi. Kalbimizi açabileceğimiz...
İşte bütün bu nimetlere, yüreğinizi açabilmenizi diliyorum.
Ve üzerinizden akmasına izin vermenizi. Ki bugün sizinle tanışan herkes, sizin tarafınızdan kutsanmış olsun. Sadece gözlerinizle, gülümsemenizle, dokunuşunuzla. Sadece varlığınızla.
Bırakın, minnettarlık etrafınızdakilere lütuf olarak taşsın. O zaman, gerçekten de iyi bir gün olur...
Hatta kendimizi ayna'da öyle görsek de...
ÇOCUĞUZ BİZ...
En azından ben öyleyim.
...ve ancak içimizde ki çocukları serbest bırakırsak anlaşıyoruz/onlar anlaşıyorlar...
Aksi takdirde sıkıcı yetişkin konuşmaları. . .bildiğin maske…!
“Mete Mu Rad”
19 Eylül saat 14:11 civarı gerçekleşecek olan Dolunay, Balık Burcu etkisinde olacak.
Dolunay önce ve sondasındaki 3-4 gün, ziyaret ettiği burcun etkileri yoğunlaşarak devam eder. Bu Dolunay etkilerini havaların değişimi ile de oldukça yoğun olarak göstermeye başladı, aynı zamanda hasat zamanını bildiren bir Dolunay.
Balık burcu özelliklerinden en öne çıkan şefkat ve başkalarına hizmet unsurları ana tema. Ortama şifalandırıcı enerjiler aktif, ve Balık burcunun yardımı ile görünen ya da görünmeyen şifa enerjilerine, yaşamın kozmik boyutuna ulaşabiliyoruz bu dönemde. Bu dolunayın etkisi “hisler ve hayal kurmak” üzerine kurulu.
Su burcu olan Balık, duygular ve yaratıcılıkla yakinen alakalı olduğundan bu dönem duygularınızın kabardığını ve üzüntünün su yüzüne çıktığını hissedebilirsiniz. Hayatınızı gözden geçirip, olmak istediğiniz yerde olmadığınızı düşünüp, hayal kırıklığına kapılabilir, yetersizlik duyguları hissedebilirsiniz.
Bu dönem iyileşme dönemi. Biraz ağlamak ve duyguları serbest bırakmak size şifa verir, bastırılmış, içeride tutulmuş olan duyguları serbest bırakmak sağlık için elzemdir.
Kalbi temizleme zamanı.
Bu dönem ultra hassas olacağımız için kendinize şefkatli davranmanızı öneririm.
Balık/Başak ekseni aktive olduğundan kurban/mağdur kimlikleri su yüzüne çıkabilir. İşte tam da bu kimliklere nerelerde tutunuyorsunuz, yaşamınızda nerelerde etkileri var görebilmeniz için bir fırsat açığa çıkıyor. Acılarınızın temelinde bu kimlik tanımlamaları var.
Yaşadığımız dönemde gezegensel anlamda büyük değişimler hakim, sorunların kökenine inmek için en doğru zaman. Şifa enerjileri aktif. Pembe gözlükleri çıkartıp, gerçekliğin gözlerinin içerisine, korkmadan, cesurca bakma zamanı.
Dolunay zamanı yaklaştıkça güçlü şifa dalgaları, geçmiş acıları ve hikayeleri bırakma cesaretini gösterebilenler için bolca açığa çıkacak. Yaşantınıza objektif bakabilmek, kurban/mağdur kimliklerinden çıkabilmek, testleri görmek, ders almak ve kalıcı bilgeliğe dönüştürebilmek için daha yüksek bilince erişmeniz gerekecek. İşte şimdi bunun için kapılar ardına kadar açılıyor.
Gerçek benliğinizin gücüne sahip çıkın. Acıların, depresyonun, hayal kırıklıklarının, geçmiş suçlamaların esareti altında kalmayın. Onlar siz değilsiniz, siz yüce bir varlığın tezahürüsünüz. Bunu hatırlamanız için zaman hazır, siz hazır mısınız?
Güçlü duygular, üzüntü, sıkıntı ve yetersizlik hissiyatı kalktığında arınma, temizlik zamanı geldiğini çok net fark edeceksiniz.
Birer ruh olarak şefkat ve huzur sizden zuhur eder.
Tıpkı yağmurun ardından gelen güneş gibi. Ruhunuzun ışığı, acıları akıttıktan sonra varlığınızı aydınlatmak üzere açığa çıkacak.
Kendinize hatırlatın;
Ben huzurun ta kendisiyim, benim yolum huzur OLmak...
"Gülenay Pema Gauri"
Hülya'nın notu:
Tam saatinde yapamadığınızda ya da bu saati kaçırdığınızda, Dolunay saatine niyet ederek çalışmanızı yapabilirsiniz... Hayatınızda artık size hizmet etmediğini düşündüğünüz; her türlü duygu, düşünce, his ve size iyi gelmeyen herşeyi bir kağıda yazıp yakabilirsiniz... Kırgınlıklarınız, kızgınlıklarınız, affedemediğiniz her durum ya da kişiyi... Canınızı acıtan anıları...Yaktığınız külleri rüzgara bırakabilir, suya atabilir ya da toprağa gömebilirsiniz... Bu ritüel, hayatınızda yeniye yer açmak için, eskiyi sevgiyle salıverdiğinizi sembolik olarak göstercektir...
Ritüel sırasında bir mum yakabilir, tütsü kullanabilir (adaçayı ya da sandal tercih edebilirsiniz) ve aşağıda benim çok sevdiğim enerjisi çok yüksek mantrayı dinleyebilirsiniz...
Şifa Olsun... Bütünün ve hepimizin en yüksek hayrına Olsun...
Kendi kendinize yapabileceğiniz hipnoz teknikleri...
ALIŞTIRMA 1
1. Rahat bir yere oturun veya uzanın. Gözlerinizi kapatın.
2. Ayak kaslarınızı yavaşça sıkın ve bir müddet böyle durun. Şimdi yavaşça gevşetin.
3. Bu sıkma- gevşetme işine vücudunuzun yukarı kısmına doğru kas gruplarında devam edin. Baldırlar, kalçalar, mide, göğüs, sırt, eller,kollar, omuzlar, boyun ve yüz. Kaslarınızla çalışırken zihin gözünüzde her bir alanın rahatladığını, dokuların ve kasların gevşediğini resimlemeyi isteyebilirsiniz. Her bir damarı, siniri, kası nazikçe bırakın.
4. Takip eden rahatlık ve gevşeme duygusunun keyfini çıkarın.
ALIŞTIRMA 2
1. Oturun ve kendinizi rahatlatın. Bir iki derin nefes alın ve önünüze bakın.
2. Bakış seviyenizin üzerinde bir nokta tespit edin ve ona bakın.
3. Bütün dikkatinizi bu noktaya odaklamaya devam edin. Bakışınızı hep orada tutun. İnsanlar sık sık bu noktanın görsel olarak bozulmasından bahsetmektedirler Örneğin; hareket ettiği, bulanıklaştığı ve hatta ortadan kaybolduğu görülmektedir Sizin de kendi noktanızla ilgili bu tür bozulmalar yaşayıp yaşamadığınıza dikkat edin.
4. Noktaya bakarken zaman geçtikçe gözleriniz tıpkı göz kapaklarınıza ağırlıklar takılmış gibi ağırlaşmaya başlayacaktır Alternatif olarak, aynı noktaya bakmaktan yalnızca yorgunluk hissedebilirsiniz ve gözlerinizi kapatmayı isteyebilirsiniz. Bu şekilde, gevşemiş bir durumda rahatlayabilirsiniz. Gözlerinizi kapatmamak için ne kadar çaba harcarsanız, kapatmamak o kadar zorlaşır. Gözlerinizi ne kadar ağırlaşmış hissettiğinize bakmaksızın onları kapatma lüksüne izin vermek için ne zamanın en uygun olacağına karar verin.
5. Kendi yönteminiz ve zamanınızla bu gevşeme duygusunun gelişmeye başladığını fark edebilirsiniz. Eğer gerçekleşmesine izin verirseniz, nefes alış verişiniz rahatlatıcı bir hıza gerileyebilir . Bu rahatlığın yayılmasının keyfine varın. Şimdi veya birkaç nefes alıştan sonra, bunun vücudunuzun her noktasına ulaşmasını sağlayın. Bu aşamadan sonra zihninizde gevşeme ve gözlerinizi kapatmaya dair kendi hip- nozlarınızı deneyin.
6. Şimdi bu rahat durumda olumlu değişim amaçlarınıza odaklanarak ve onlarla ilgili çalışarak biraz zaman geçirebilirsiniz.
7. Kendi kendinize gözlerinizi açtığınızda kendinizi tazelenmiş, sakin ve canlı hissedeceğinizi telkin edin.
3'ten geriye doğru sayın. Gözlerinizi açın.
ALIŞTIRMA 3
1. Oturun ve kendinizi rahatlatın. Gözlerinizi kapatın.
2. Nefes alışınıza odaklanın. Nefes aldığınızdaki bütün o farklı duyumları hissetmek ilginç olabilir. Göğüs kafesinin yükselip alçalması ve içinize çektiğiniz nefesin biraz daha serin olması, verdiğiniz nefesin biraz daha ılık olması.
3. Zamanla nefes alış verişin yumuşak ritmine kapılmak bir hayli teskin edici olabilir. Kendini tıpkı beşikte sallanan bir çocuk gibi veya bir salıncakta sallanır gibi hissetmek. Nefesinizin, kendi hızı ve yoluyla rahat, muntazam bir hale gelene kadar yavaşlamasına izin verin.
4. Nefesiniz daha da rahatladıkça, diğer yönleriniz üzerine odaklanın. Zihninizde veya vücudunuzda, bilinçli veya bilinçsiz gizlenen herhangi bir gerginlik olup olmadığını anlamak için vücudunuzu tepeden tırnağa tarayın.
5. Bu gerginlikler nerede olurlarsa olsunlar, nefes verdiğinizde bunların vücudunuzu terk etmesine izin verin. Daha çok nefes aldıkça bunlar azalacaklardır. Bu çok özel yolla gerginliğin azaldığı duygusundan keyif alın. Nefes aldıkça, zihniniz vücudunuzun bir rahatlık ve sükûnet duyusunu içeri çekmesini sağlayabilir.
6. Zamanla, nefes aldıkça gerginlikler vücudunuzdan çıkar ve rahatlık ve sükûnet vücudunuza girer.
Sükunet ve huzura doğru nefes aldıkça gevşemenizi daha derinleştirebilirsiniz. Aldığınız her nefesle kaslarınızın gittikçe daha fazla gevşemesini sağlayan rahatlığa odaklanarak vücudunuz üzerinde çalışın. Vücudunuz boyunca nazikçe ilerlemesi ve yayılması için bu anda en rahat bölümünüzdeki rahatlığı cesaretlendirin (Eğer isterseniz bu noktada adım adım vücut gevşemesini kullanabilirsiniz).
7. Uygun olduğunda tasavvur ve telkinleri kullanarak olumlu değişim amaçlarınız üzerinde çalışabilmek için biraz zaman harcayın.
8. Gözlerinizi açtığınızda kendinizi tazelenmiş, sakin ve canlı hissedeceğiniz konusunda kendinize telkinde bulunun. 3'ten geriye sayın. Gözlerinizi açın.
ALIŞTIRMA 4
1. Oturun ve kendinizi rahatlatın. Gözlerinizi kapatın.
2. Kendinizi güzel bir merdivenin tepesinde hayal edin. Zihninizde bunu ayrıntılarıyla inceleyin. Neden
yapılmıştır? Hangi malzemeden? Trabzanı veya korkuluğu var mı? İçerde mi dışarıda mı?
3. Bu merdiven hayal edebileceğiniz en rahat ve gevşetici yere götüren basamaklara sahip olabilir. Şimdi zihninizde bunun nasıl bir yer olabileceğine karar verin. Örneğin; bir bahçe, bir kumsal veya ateşin yanında konforlu bir sandalye bulunan sıcak bir oda seçebilirsiniz. Burası daha önceden bulunmuş olduğunuz veya hayalinizde yarattığınız bir yer olabilir. Her bir parçasını olmasını istediğiniz kadar güzelleştirin.
4. Birkaç saniye içinde, zihninizde kendinizi bu basamaklardan aşağıya doğru inerken hayal ettiğinizde her adımınızı attığınız basamakta daha gevşemiş, rahatlamış hale geleceksiniz.
5. Her nefes verişinizde basamakları inerken 1'den 20'ye doğru sayın. Bu nefes alma ritminizi daha yavaşlatan bir etkiye sahip olabilir.
6. Telkinlerinizi gevşeme boyunca serpiştirin. Örneğin, "Bu güzel yere doğru inişim devam ettikçe derin bir rahatlık duygusu varlığımın en derinine kadar işliyor" veya "Son basamağa ulaştığımda kendimi son derece gevşemiş ve rahatlamış hissediyorum."
7. Merdivenin sonuna ulaşınca kendinizi seçmiş olduğunuz o özel yerde bulun. İlk olarak, zihninizde bu özel yeri görselleştirerek görme duyunuzu kullanmak isteyebilirsiniz. Daha sonra koklama, dokunma, duy ma ve tatma gibi uygun olan duyumlarınızı kullanın. Zihninizde her şeyi mümkün olduğunca gerçek hale getirin; böylece kendinizi gerçekten oradaymışsınız gibi hissedebilirsiniz.
8. Bu manzarada seçtiğiniz telkinlerle ve tasavvurla çalışabileceğiniz oturacak rahat bir yer bulun.
9. Hipnozdan çıkmak için süreci basitçe tersine çevirin. Merdivenleri çıkarken, bu sefer nefes aldığınızda her bir saniyede veya iki saniyede bir 20'den 1'e doğru sayın. Bu, zihninizde merdivenin tepesine yaklaştıkça dereceli olarak daha canlı bir hale gelmenize yardım edecektir.
10. Gözlerinizi açtığınızda kendinizi tazelenmiş, sakin ve canlı hissedeceğinizi kendi kendinize telkin edin.
Gözlerinizi açın. Keyifle gerinin.
KAYGI İÇİN OTOHİPNOZ
Bedeninizi ve zihninizi rahatlattıktan sonra imgeleme ile yapabileceğiniz adımlar.
1. Dışarı çıkmak için bir ceket giymek.
2. Ön kapıda dikilmek.
3. Arkadaşım yanımdayken ön kapıdan birkaç adım öteye gitmek.
4. Yalnızken ön kapıdan birkaç adım öteye gitmek.
5. Bir arkadaşla beraber yakınlarda bir dükkâna gitmek.
6. Yalnızken yakınlarda bir dükkâna gitmek.
7. Bir arkadaşla büyük dükkânların olduğu uzak mesafeli bir yere gitmek.
8. Yalnızken büyük dükkânların olduğu uzak mesafeli bir yere gitmek.
9. Bir arkadaşla kalabalık bir alışveriş merkezinde 5 dakika kalmak.
10. Yalnızken kalabalık bir alışveriş merkezinde 5 dakika kalmak.
Kimse her zaman kontrollü olamaz ve endişeli duygulardan kaçınamaz. Böylece kaygıyı tamamen ortadan kaldırmayı ummak yerine, onu makul ve sağlıklı bir seviyede tutmayı amaç edinin. Kötü günlerinizi kabullenin ve üzerinde olumlu bir yönde çalışın. Zamanla artacak olan iyi günlerinizi kutlayın.
KENDİNE GÜVEN İÇİN OTOHİPNOZ
1.En az kaygı üreten basamaktan en çok kaygı üreten basamağa kadar 10 basamaklı bir merdiven inşa edin. Örneğin, kısılıp kalmayı da içeren bir agorofobiden muzdaripseniz, kimseden yardım alamıyorsanız ve bu korkunun sonucu olarak eve bağlı hale gelmişseniz, aşağıdakine benzer bir merdiven yapılandırmanız muhtemeldir.
2. Yalnızca çok gevşemiş olduğunuzda merdivenin ilk basamağını hayalinizde uygulayın. Bunu mümkün olduğu kadar çok ayrıntıyla zihninizde görün ve yaşayın. Olabileceğinin en iyisi olması için olumlu telkinleri ve tasavvurunuzu kullanın. Herhangi bir noktada kendinizi gergin hissederseniz sahneyi zihninizden geçici olarak silin ve aynı basamağa tekrar dönmeden önce nefesinizin daha rahat ve gevşemiş olması üzerinde odaklanın.
3. Daha sonra, bu basamakla ilgili tasavvurunuzda kendinizi rahat hissettiğiniz takdirde bunu gerçeğe taşıyın (eğer mümkünse bunu gevşeme seansından sonra yapmanız tercih edilir).
4. îkinci basamağa geçmeden önce kendinize güven kazanana kadar ilk basamağı uygulayın, daha sonra ikinci basamakta da aynı şekilde çalışın.
5. Gerçekte uygulamadan önce tasavvurunuzda o basamakta kendinizi rahat hissettiğinizi garantileyerek merdivende kendi hızınızla ilerleyin. Çok hızlı ilerlemek için bir dürtü vardır; ona karşı koyun.
6. Her bir basamağı tamamladıktan sonra kendi kendinizi herhangi bir şekilde ödüllendirin.
CİNSEL SORUNLAR İÇİN OTOHİPNOZ
1. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi huzurlu bir hipnotik duruma sokun.
2. Bedeninizde bütün heyecanlarınızın, arzularınızın kontrollerinin gerçekleştiği kısımda yerleştirilmiş özel bir odakla girdiğinizi hayal edin (Beynin bu bölgesi "hipotalamus" olarak bilinir.)
3. Bu odada örneğin, farklı ışıklı ve renkli bilgisayarların kontrol panellerini fark edin. Cinsel arzunuzu kontrol eden ışık paneline yaklaşın.
4. Bu ışık panelinin üzerinde 0'dan 10'a kadar sayılardan oluşan bir bölüm vardır. 10 numara hayli yüksek bir cinsel arzuya işaret eder. Şu anda bu panelin üzerinde hangi rakamın olduğuna dikkat edin.
5. Zihninize erişin ve bir üst numaraya doğru yavaşça çevirin. Bunu yaparken içinizde bir şey değiştiğinin farkına varın. Bu cinsel arzunuzdaki hafif bir artışın bilincine varışınız olabilir. Alternatif olarak, arzunuzdaki bu değişme o kadar küçüktür ki, ancak bilinçaltı bir seviyede ifade edilebilir.
Cinsel arzunuzdaki artışlara, cinsel fantaziler veya hoşunuza gitmiş olan kişisel bir cinsel deneyim üzerinde durarak da yardımcı olabilirsiniz. Sembolik bir şekilde düşünmenin de faydası olabilir. Örneğin, Godefroy'un (1992) önerdiği gibi cinsel enerjinizi zihninizde bir şelale veya bir ışık dalgası şeklinde görebilirsiniz. Daha sonra zihninizde üzerinde karar kıldığınız formun vücudunuzu dolaştığını ve karnınızı doldurduğunu görün. Bu enerjinin vücudunuzun bu bölümüne akmasına izin verin. Bu işi yaparken yaratıcı olun.
Sonraki numaraları çevirirken kendinize zaman verin. Yalnızca doğru zaman olduğunu hissettiğinizde yeni bir numaraya geçin, doğal hızınızla ilerleyin.
Mutlu olduğunuz bir cinsel arzu seviyesine ulaştığınızda alıştırmayı bitirin.
AĞRI HİSSİ İÇİN OTOHİPNOZ
1. Gözlerinizi kapatın ve kendinizi huzurlu bir hipnoz durumuna sokun.
2. Rahatsızlığınızın seviyesini inceleyin ve 0'dan 10' kadar sayıların olduğu bir göstergede derecelendirin.Burada 10 numara şimdiye kadar yaşamış olduğunuz en
şiddetli ağrıyı temsil etmektedir. Şu andaki rahatsızlığınızı gösteren numarayla basın.
3. Ağrınızı bir tünel şeklinde düşünün. Tünele girdiğinizde ağrının nasıl
hafifçe arttığını fark edin. Bunun bir göstergenin hareketinde yansımasını izleyin.
4. Ağrınızı arttırma gücünüz olduğu gibi onu azaltabilirsiniz de. Tünel içinde yürürken uzakta bir ışık noktasını fark edin. Attığınız her adım sizi bu ışık noktasına yaklaştırıyor ve rahatlığınızı arttırıyor ve rahatsızlık göstergenizdeki numaraların uygun bir hızda düşmesini sağlıyor. Göstergenin üstünde gördüğünüz sayı hissettiğiniz rahatsızlığın seviyesi olabilir.
5. Tünelin sonundaki ışık çemberinin ona yaklaştıkça daha büyük ve daha parlak olmasını
sağlayın. Bu suretle gittikçe daha fazla rahatladığınızı fark edin.
6. Bu tünelin ne kadar uzun veya ne kadar kısa olduğuna siz karar verebilirsiniz. Bu, ağrınızla
uğraşırken rahatsızlık seviyenizin yüksekliğine bağlıdır.
7. Rahatsızlık göstergesi sizin için kabul edilebilir bir seviyeye düştüğünde (belki de 2 veya 3
numara) kendinizi daha rahat hissederek zihninizdeki tünelden dışarı çıkabilirsiniz.
8. Gözlerinizi açmadan önce sizin için uygun olan bir yolla bu olumlu duyguları güçlendirmek için biraz zaman geçirin.
UYKUSUZLUK İÇİN OTOHİPNOZ
1. Gözlerinizi kapatın ve huzurlu bir hipnotik duruma girin.
2. Zihninizde lüks, siyah bir perde hayal edin. Düşünceler kafanıza girdiğinde perdeyi geçmelerini ve zihninizin diğer tarafında durmalarını sağlayın. Daha sonra tekrar yumuşak ve sıcak perdeye odaklanın.
3. Bugüne kadar görmüş olduğunuz en güzel bahçeyi gören bir taraça hayal edin. Bu bahçeye
10 basamakla iniliyor olsun.
4. Birkaç dakika içinde, zihninizde merdivenden aşağıya doğru saydıkça bastığınız her basamakta kendinizi daha gevşemiş ve rahat hissedebilirsiniz.
5. Her 1 veya 2 saniyede bir nefes verdiğinizde basamakları 1'den 10'a doğru kendi kendinize sayın. Gevşeme süresine telkinleri serpiştirin.
6. Merdivenin sonuna ulaştığınızda kendinizi ne kadar sakin ve huzurlu hissettiğinizi fark edin. Hayalinizde bahçeyi bütün duyularınızla inceleyin. Örneğin; çiçeklerin kokularını içinize çekerken onların farklı renklerini görebilir, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissedebilir, ağaçlar da kuşların şarkı söylemesini veya uzakta bir arının çiçekten çiçeğe giderken vızıldamasını duyabilirsiniz.
7. Yumuşak çimene uzanın ve gökyüzüne bakın. Belki dağınık bulutları görebilirsiniz. Yumuşak bir meltemle hışırdayan yaprakların fısıltısını duyabilirsiniz. Birkaç yaprağın ağaçlardan düştüğünü fark ettiğinizde bu size gitme zamanının geldiğini hatırlatabilir.
8. Bu yerdeki huzurun verdiği keyifle kendinizi rahat ve dinlendirici bir uykuya bırakın.
(NOT: Çalışmalarınıza göre, her seferinde daha derin ve daha çabuk transa girebilirsiniz. Transtan çıkamama bir durum söz konusu değildir. Kontrolünüzü kaybederseniz uyuya kalırsınız ve çok dinlemiş bir biçimde rahatlıkla uyanırsınız...)
Elaine Sheehann'nin "Kendi Kendine Hipnoz" isimli kitabından alıntı yapılmıştır.
Theta Healing Meitasyon yaşamınızı tamamen değiştirebilecek bir felsefedir. Yaşam enerjisini artıracak, negatif düşüncelerden sıyrılmanızı sağlayacak, inandıklarınızı değiştirmenize yardımcı olacak ve daima mutlu kalmanız için tariflerde bulunan bir meditasyon yöntemidir.
Güçlü olduğunuzu, yeteneklerinizi, başarılarınızı keşfetmenizi sağlayan bir metot'tur. Arzularınızı, istekleriniz, hayallerinizi gerçekleşmenize yardımcı olacak ve hiç bir şeyin imkansız olmadığını gösterecek ve bunu size inandıracak bir felsefedir. Kıstaslarınızı, katı kurallarınızı ve mutluluğunuza engelleyen olayları, kavramları farkına varmanıza ve değiştirmenize yardımcı olacaktır. İçinizde var olan kimliğinizi dışarı çıkarmanız için size doğru yolu gösterecek bir yöntemdir.
Theta şifasının kurucusu ve gelişmesindeki öncüsü Vianna Stibal’dir. Yakalanmış olduğu kanser hastalığından arınmış olduğuna ve iyileştiğine şahit olduktan sonra, kendini bu meditasyon yöntemine adayarak, daha fazla teknikler üretmeye başlamıştır. Ve başka kişilerin tedavisine yardımcı olmayı amaç edinmiştir.
Viannanın savunmuş olduğu düşünce; Var olan her şeyin yaratıcısı ile bağlantıya geçtiğimizde beyin dalgalarımız direk olarak Theta zihin haline geçmektedir. Bu eylem gerçekleştiğinde istediğiniz her şeyi değiştirebilir, yaratabilir, iyileştirebilirsiniz.
Theta kavramı; beyin dalgalanmasının ismidir. Ve bu meditasyon yöntemi adını beyin dalgalarından esinlenerek almıştır. Kuantum mantığına dayanan yöntemin ana kuralı, Şahit Olma işlemidir.
Kişi hayatındaki değişikliklerinin farkına vardığında ve nasıl mutlu olduğunda, iyileştiğine şahit olduğunda, bu felsefe de amacına ulaşmış olur. Bilinçaltınızda yaşadıklarınızı, günlük hayata aktarmanızı sağlayacak bu yöntem, istediğiniz ve dilediğiniz gibi yaşamanızı sağlayacaktır. Kendinize zaman ayırmanız gerektiğini savunan düşünce, sorunun kaynağına ve yaratıcının gücüne yardımına inanınca her şeyin üstesinden gelebileceğini savunmaktadır.
Theta Şifasının özellikleri ve kişiye birçok yararı vardır.
Derin fiziksel rahatlatmayı ve zihin açıklığına yardım etmektedir. IQyu artırmakta, sözel beceriyi, performansı artırmada da başarılıdır. Beynin iki tarafından çalışmasını ve dengeli işlemesini sağlar. Stresi azaltır, kaygıyı, endişeyi giderir. Ağrıyı azaltır, endorfin salgılanmasını harekete geçirir, coşkuyu artırır, yaratıcı imgelenme gücünü faaliyete geçirir, kendiliğinden gelen söz sanatlarını harekete geçirir.
Theta Healing meditasyon yönteminde, ilk önce kişinin inançları 4 kademede düzenlenir ve bu düzenleme kinesioloji tekniği ile doğrulanmaktadır. Bu dört kademe; genetik seviye, tarih seviyesi, ruh seviyesi ve çekirdek seviyesi olarak adlandırılır. Tarih seviyesi, geçmişte yer alan hatıralar, yaşanmışlıklar, olaylar, günümüze kadar taşınmış bellek tecrübeleri, genetik hafıza ile ilgili konuları ele almaktadır. Bu seviye de hatıralar aura düzeyinde tutulur. Genetik seviyede ise, atalardan bu yana gelen genleri, günümüze ekleyerek işe başlanır. Genlerden gelen inançlar, morfojenetik alanda saklanmaktadır. Ya da DNA’lar etrafında saklanabilmektedir. Bunun amacı, DNA faktörünün ne yapılması gerektiğini söylemektedir. Ruh seviyesi, kişinin tüm varlığı ile ilgilidir. Bu yöntem, kişinin kalp çara seviyesinden başlanarak dışa doğru çekilmesi ile gerçekleştirilir. Çekirdek seviye, kişinin çocukluğundan bu yana öğrendikleri, kabul ettiklerini, inançlarını mercek altına almaktadır. Kişinin parçası haline gelen inançlarını, beynin ön lobunda enerji olarak tutulmaktadır.
Özgürleştiren ve coşku yaratan bu yöntem, sezgilerin gelişmesinde çok etkilidir. Sürekli alıştırma yaparak yeteneklerinizi ve sezgilerinizi, bu yöntem ile geliştirebilir ve artırabilirsiniz.
Depresyonu, stresi, öfkeyi çok kolay bir şekilde atmayı öğretmektedir. Negatif olan olayları, yaşamı, düşünceyi kökten beyinden arındırarak yerine olumlu düşünceler ekleyen bir yöntemdir. Beyin bu felsefe ile Beta, Alfa, Teta, Delta ve Gamma adlı beş frekans ile ayarlanabilmektedir. Yaptıklarımız, düşündüklerimiz, davranışlarınız, hep bu frekanslar ile ayarlanabilmektedir.
Zihin theta devresine girdiğinde, istediğiniz dileği dua ettiğinizde, beyin bu enerjiyi algılıyor ve yaratıcıdan istenenler, büyük oranda gerçekleşiyor. Theta Healing ile kısacası inanarak, olumlu düşünerek, meditasyon ruhuna bürünerek dua edildiğinde, yaradan ile iletişime geçildiğinde istediğiniz her şeye kavuşabilirsiniz.
"Alıntı"